30 Mayıs 2011 Pazartesi

GÜZELLİĞİN ORTASINDAYIM

Gece güzel bitti sabaha karşı
gün güzel...

Bir huzur,
bir mutluluk
Neydi gönlümün telaşı?

28 Mayıs 2011 Cumartesi

MODEL / DEĞMESİN ELLERİMİZ


Ah ne zormuş bitsin demek
Hala severken seni
Dudaklarını öpmemek
Bir yabancı gibi

Bilirsin ayrılık konusunda
İyi değiliz ikimiz de
Bir kıvılcım yeterdi her zaman
Koşup geri dönmemize

Değmesin ellerimiz
Buluşmasın bu gözler
Yine erir gideriz
Unutulur yeminler

Biz hiç beceremedik
Sevmeyi de terk etmeyi de
Aşk kokan dudakların
Karşısında direnmeyi de

İşte bir kez daha
Durup karşında
Belki de son defa
Soruyorum sana

Bitti mi hikayemiz?
Bu ne biçim son böyle?
Değmez miydi sevgimiz
Savaşıp direnmeye? 
Bitmesin hikayemiz.

24 Mayıs 2011 Salı

HER ŞEYE RAĞMEN

Herkes kendi kadar sever. Kendi sevme kapasitesi kadar... Kalbinin büyüklüğü, düşünceleri, cesareti kadar... Vazgeçebileceklerindir sevda uğruna gözünü karartığın kadar'lar toplamı. Hesap yapmaya başladıysan aşkdan söz edilmez. İçinde "her şeye rağmen" varsa o gerçek aşk vardır.

GECEM

Sadece geceleri kağıt kalem elimde
ya da sabaha karşı...
Bir bağ var geceyle aramda
günün doğuşuyla
ve SEN varsın.
 İstanbul uykuda... 

19 Mayıs 2011 Perşembe

O Fotoğrafın Anısına


Bana kızgın olduğunu ve artık seni aramamam gerektiğini söylediğin anı düşünüyorum. İkimiz de öfkeliydik ve o duygu halinde söylendi gereksiz o sözler. Bunu sen de ben de çok iyi biliyoruz. Takvimin yapraklarını geriye doğru çevirsem de zamanı geri döndürme gücüm yok.

Haydarpaşa geliyor aklıma; simidi bölüşün, çayı yudumlayışın... Ardından uzaklara bakarken yaktığın keyif sigaran. Dumanın havaya karışırken boşlukta ağır ağır kayboluşu önünde beliren hüzünlü yüzün. Özür dilerim bir kez daha...
Bin kez daha...

Şiirlerini  okumayı çok özledim. O her bir sözcüğün yanyana gelirken çıkardığı sesi, ahengi ve kalbimi titretmesini... Sonra o coşkuyla sana bir kaç satır yazmayı ya da telefona sarılıp aklımdan geçenleri bir çırpıda söylemeyi... Yanmayı... Yokluğun öyle büyük bir boşluk ki şu an hayatımda... Ne az önce demleyip içtiğim çay  ne sabah fırından alıp böldüğüm simit ne dinlediğim müzik...hepsi hepsi boşluğuma yağıp eriyen kar.

Sana ulaşmak için ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Bazen elim telefona gidiyor ve tuşlara dokunmaya başlıyorum; son rakamda, o kendimi kendime rezil eden vazgeçiş yakalıyor aklımı. Bazen uzun uzun yazıyorum sana bazen bir cümle...  Bunlar da  her seferinde elektronik postamın taslaklarında takılı kalıyor. Çoğunlukla da ertesi gün görürsem yaram depreşir korkusuyla siliyorum tüm yazdıklarımı. Çelişkiler yumağıyı düşünceler dolanıyor aklıma. Sarıp sarıp açıyorum. Keşke bu kadar uzağıma gitmeseydin ve dost kapın aralık kalsaydı.

Şimdiyse içimdekileri, okumayacağın bu mektuba döküp rahatlamaya çalışıyorum nafile bir uğraşla.
Umarım mutlusundur. Umarım çocuğun iyidir ve hayatında her şey yolundadır.

Satırlarında nefessiz kalmayı özledim.

Sevgiler,


Sinan Doğan

13 Mayıs 2011 Cuma

ANLAMIYORUM

Kaybetmet istemeyeceği şeyleri kaybettirecek eylemleri niye yapar insan?